Serpentine Gallery için 2000 senesinden beri her yıl yapılan pavyon, 2010 yılında Jean Novel tarafından tasarlanmış. Kırmızı Güneş Pavyonu (The Red Sun Pavilion) olarak da anılan tasarım, Serpentine Gallery’nin 40. yılını kutluyor ve müze için inşa edilen pavyonların 10.su. Jean Nouvel’in tasarımı, alanda yapılan diğer pavyonlar gibi bir mimari deneme ortaya koyuyor: cesur renklerle işlenmiş geometrilerden oluşan kurgu.
Jean Nouvel’in 2010 Serpentine Pavyonu tasarımı, hafif materyaller ve oldukça etkileyici büyüklükte konsollara sahip metal strüktürler arasındaki zıtlığı işliyor. Nouvel’in tasarımı canlı kırmızı renkle kaplı. Bunun sebebi hem tasarımın kurgusundaki zıtlığı göz ardı edilemez kılmak hem de bu zıtlığı, parkın yeşiline de zıtlık oluşturan bir komposizyonda aktarmak. Nouvel tasarımı için seçtiği renk konusunda İngiltere için ikonik olan telefon kulübelerinden ve otobüslerden esinlenmiş.
Pavyon ana hatlarıyla cesur geometriler, geniş toplanabilir güneşlikler ve çimenlik alanın 12 metre yukarısına ulaşan, eğimli haliyle adeta yerçekimini reddederek kendi kendini taşıyan bir duvardan oluşuyor. Açılan brandalarıyla etki alanını genişletebilen strüktür yine göz alıcı kırmızı renkte cam, polikarbonat ve kumaş strüktürleriyle de birden çok noktaya yönelebilen bir kurguyla tasarlanmış. Nouvel, pavyonun etrafında da vakit geçirilebilecek alanlar yaratmış. Nouvel’in tasarım bu yönüyle geleneksel Fransız parklarını hatırlatıyor.
2010 Serpentine Pavyonu, kurulu kaldığı yaz boyunca yarattığı dış mekanlarda masa tenisi, dama, satranç, frizbi ve uçurtma gibi oyunlara imkan sağlamış. Bunun dışında Nouvel, pavyonun içerisinde de esnek bir oditoryum tasarlamış. Canlı kırmızı strüktürün iç kısmı, Serpentine Gallery yapısının kafe kısmına ve yaz boyunca müzenin yapacağı akşam etkinliklerine (Gallery’s Park Nights) ev sahipliği yapabilmek üzere düşünülmüş.
Nouvel’in Serpentine Gallery Pavyonu tasarlayan isimler arasında olmasının sebebi küratörler için mimarın tasarımlarının inovasyon ve ürün yelpazesi açısından benzersiz olmasıymış. Bu bağlamda birçok materyali çakıştıran ve bunları kurgusal olarak da birleştirebilen 2010 Serpentine Pavyonu, mimarın genel estetikten ziyade kavramsal bir arkaplanla şekillenen tasarımlarına örneklerden biri.
Jean Nouvel ise pavyonu şu şekilde anlatıyor: “…İngiliz parkları İngiliz kentleri için karakteristik. Herkesin eğlenmesi için geniş çimenlik alanlar…Biri bu kadar basit parkların, bu büyük boşlukların neden kentlerde bu kadar nadir görüldüğünü merak edebilir. Bu kadar büyük alanı herkes için boş bırakmak. Biri onu korumak için harcanan enerjiyi düşünebilir…Böylece herkes bu huzurlu alanda dolaşabilir ve evlerinde, şehirlerinde, parklarında, dünyadaki en doğal şey olduğunu hissedebilir. Böylece ruh halim ne olursa olsun, dışsallık arzum, yalnız olarak, bir çift olarak, ailemle veya arkadaşlarımla, yaşım ne olursa olsun, Hyde Park’ta birkaç dakika ya da birkaç saat geçirme fikri barışçıl bir cazibe olmaya devam ediyor…
…Bir park bize seçme özgürlüğü veriyor. Koruduğumuz ev ile bizi koruyan şehir arasında kalan bu miras uyumunun tadını çıkarmayı seçiyoruz. Yürüyoruz, çimin veya bankın üzerine oturuyoruz, sohbet ediyoruz, düşünüyoruz, oynuyoruz, arkadaşlarımızla zaman geçiriyoruz. Hepimizin kendine ait rutinleri var. Günlük? Haftalık? Büyük bir ihtimalle mevsimlik. Benim idealim Serpentine Pavyonunun Hyde Park’ın Londralılarına uyması, rutinlerini rahatsız etmemesi gerektiği; ancak onları kendisine çekecek, kendisini tamamlayıcı bir deneyim olarak sunacak. Onların seçimi. Artan merak ve yaz duygularını keşfetme arzusu, günlük konuşmayla doğal olarak yayılması mükemmel olurdu…
Ne zamandayım? Yazın. Ağaçlar yeşil, yapraklarıyla ağır. Çalıların bir kısmı çiçekli. Çimin üzerinde insanlar dolaşıp uzanıyor, spor yapıyor, oyunlar oynuyor. Serpentine Gallery ve Wolfgang Tillmans sergisini her zamankinden daha fazla insan ziyaret ediyor. Yaz pavyonu açılmak üzere. Biçimi hala belirsiz, algılaması zor…
Renkler yazın daha cesur ve yoğun hale geliyor. Yeşiller daha yeşil; çiçekler daha parlak. Yaz pavyonu ise buların ortasında bir fener gibi, yazı kutluyor. Parka aşırı bir karşıtlık alıyor. Tamamlayıcı. Parka ve Serpentine Gallery’nin tuğlasına tamamlayıcı. Kırmızı. Mevsimsel.
Kırmızı, yaz sıcağını anlatıyor. Yeşili tamamlıyor. Kırmızı parlak, canlı, güçlü. Kırmızı, kışkırtıcı, yasak ve gürültülü. Kırmızı, kırmızı gül, Londra’nın yerleştiğimiz geçici yerleri olan ikonik objeleri; çift katlı otobüsleri ve telefon kulübeleri kadar İngiliz. Kırmızı sürekli değil. Sıcaklık yaz ile kayboluyor…Gül, yapraklarını kaybeder ve güneş, göründüğü ve kaybolduğu zaman; şafak ve alacakaranlıktaki kısacık ateşinde, kırmızıdır. Kırmızı, hiçbir zaman sonsuz olamayacak tutkunun, kırılgan sevginin rengidir. Bu nedenle onu işler, bir ateş gibi yakar, korur ve sürdürmeye çalışırız. 2010 Serpentine Pavyonu yaz ve göz kamaştırıcı sıcak güneşini kutlamak için kırmızıya dönüştü. Pavyon yaz ve güneşi ağırlamak, onlarla daha iyi oynamak için var.”
Kurgusunu bu sözlerle anlatan Nouvel, pavyonla parkın işlevlerini tamamlayacak ve yazı vurgulayacak bir obje yaratmayı amaçlamış. Bütün materyalleri de birbirleriyle uyum içinde bu amaca hizmet etmesi uğruna tek bir renkte birleştirmiş. Tasarımın, kurgusal olarak da güçlü bir karşılığı olan en dikkat çekici Serpentine Pavyonlarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
NO COMMENT