Bloomberg Merkez Binası, şirketin Avrupa’daki yeni yönetim merkezi olması amacıyla Foster + Partners tarafından tasarlandı. Londra’nın göbeğinde, St. Paul Katedrali, Bank of England, St. Stephen Walbrook Kilisesi’nin bulunduğu bölgeye inşa edilen yapı, şehrin dokusuna saygılı mimarisi ile ön plana çıkıyor.
Bloomberg Merkez Binası, tarihi ve kültürel birikimi ile bilinen Londra’nın merkezindeki kentsel dokuyu koruyarak devam ettiriyor. Ayrıca yapı, kentin sürdürülebilir stratejilerinin de önemli bir parçası. BREEAM Outstanding derecesi alan yapı, dizayn aşamasındaki büyük çaplı bir ofis binasının BREEAM değerlendirmesinde aldığı en yüksek dereceye sahip.
Şehrin merkezinde büyük bir parselin tamamını kaplayan yapı, iki ayrı binadan oluşuyor. Bu iki bina, Roma İmparatorluğu’ndan kalma bir yürüyüş yolu olan Watling Caddesi’nin üstünden geçen köprüler ile birbirine bağlanıyor. Merkez binasının şehirde oluşturduğu yeni kentsel yapı, şehirdeki yayalar için yeni bir alternatif. Zemin katta bulunan kafe ve restoranlar ve yapının üç ucuna yerleştirilen meydanlar, şehrin Square Mile bölgesindeki kamusal kullanımı değiştirmiş durumda.
Bloomberg Merkez Binası’nın en çarpıcı mimari özelliklerinden biri dış cephesi. Kumtaşı kullanılarak oluşturulmuş bir iskelet ve tüm kat yüksekliğini geçen cam açıklıkları gölgeleyen bronz güneş kontrol elemanları cepheye özgün bir kimlik kazandırıyor. Kullanılan güneş kontrol elemanları hem fonksiyonel olaral binaların içinin doğal olarak havalanmasını sağlayan önemli bir yapı elemanı hem de yapıya hiyerarşik bir düzen ve ritim kazandıran estetik elemanlar.
Sanat, bu projenin çok önemli bir parçası. Cristina Iglesias’ın ‘Forgotten Streams’ isimli üç parçadan oluşan su heykeli Bloomberg Arcade’in üç köşesindeki kamusal mekanları tanımlamakta. Ayrıca, yeni Bloomberg Merkez Binası tasarımı sayesinde, Roman Temple of Mithras (Antik Roma döneminden kalma arkeolojik bir tapınak), orijinal yerine geri getirilmiş. Yeni bir kültürel merkez tasarlanarak, binanın kullanıcı ve ziyaretçilerinin bu arkeolojik tapınağı deneyimlemeleri ve bölgede tarihi özelliklerin önem kazanması hedeflenmiş.
Binanın ana girişi, oldukça büyük bir araba giriş kapısı ile tanımlanıyor. Yapıya giren kullanıcıların tamamı, binanın lobisinden geçerek Vortex adı verilen, üç adet eğimli ahşap kabuğun bir araya gelerek oluşturduğu iki kat yüksekliğindeki bir mekana ulaşıyor. Burada direkt olarak Merkez Binası’nın altıncı katına çıkan asansörler bulunuyor. Bu yüksek hıza sahip cam asansörlerin mekanik kısımları yapıya özgün bir tasarım ile gizlenmiş.
Bloomberg Merkez Binası’nın altıncı katında bulunan çift kat yüksekliğine sahip mekan yapının kalbi. Bu mekan, Bloomberg şirket felsefesini yansıtan bir mimari dile sahip. Binaya giren herkes, bu alandan geçerek ofislerine ulaştığı için, çalışanların ve müşterilerin birbirleri ile karşılaşma olasılığı artıyor. Bu sistem, şirketin paylaşım ve işbirliği odaklı çalışma prensibi ile örtüşüyor.
Yapının içinde, hipotrokoit basamaklı bir rampa yükselmekte. Tüm binayı dolaşan bu rampa yapıya farklı bir kimlik kazandırıyor. Bronz kaplama malzemesi kullanılarak üretilmiş bu rampa da, altıncı kattaki gibi insanların karşılaşmaları, ayaküstü sohbet gerçekleştirmeleri ve birbirleri ile etkileşim halinde olmaları için tasarlanmış bir mekansal çözüm.
NO COMMENT