OMA tarafından 2018 yılında tasarlanan BLOX, Danimarka Mimarlık Merkezi’nin (Danish Architecture Center) yeni yuvası. Bu nedenle yapı sergi alanları, ofisler, ortak çalışma alanları, bir kafe, kitaplık, fitness salonu, restoran, otopark ve 22 konut birimi gibi farklı işlevlere sahip pek çok mekanı bir arada bulunduruyor. Ancak, projeyi eşsiz kılan unsur yalnızca bu çeşitlilik değil. BLOX, üzerinde bulunduğu arazi ile kurduğu ilişki ile ön plana çıkıyor.
Yapı, Kopenhag’da, eski bira fabrika arazisi üzerinde yer alıyor. Bu alan Danimarka Mimarlık Merkezi tarafından statüsü değiştirilene kadar bir imar arazisi bile değilmiş. Nehir kenarında bulunan arazi, iki farklı kot arasında kamusal bağlantılar kuran bir konumda. OMA, tasarımlarında bu kentsel bağlantıları vurgulayarak yapıya kamusal bir değer kazandırmış. Böylece BLOX parlamento bölgesi ile kıyı şeridini birbirine bağlayan ve bölgeye kültürel bir değer katan bir yapı özelliği kazanmış. Öncesinde arabaların tanımladığı mekanı insanlar tanımlamaya başlamış ve yalnzıca geçiş için kullanılan bu araziye kalıcı bir kimlik kazandırışmış.
Kopenhag’ın kıyı bölgesi, uzun bir endüstriyel ve askeri tarihe sahip. Proje alanında, 1960‘larda yanarak yıkılan eski bir bira fabrikası kompleksi bulunuyormuş. Sonrasında bu bölge, Danimarka’nın en önemli mimari ikonlarının inşa edildiği bir alan haline gelmiş. Günümüzde anıtsallık, sadelik ve naziklik ilkelerinin egemen olduğu Danimarka modernizmi bu bölgede cesurca sergileniyor.
Kopenhag’da bulunan bek çok içe kapalı ve erişimi güç kentsel bloğun aksine BLOX şehir hayatıyla iç içe bir yapıya sahip. Yapının içinden geçen kentsel rotalar şehir ve bina arasında beklenmedik ilişkilerin kurulmasına olanak sağlıyor. Bu rotalar, Slotsholmen bölgesindeki çeşitli müzeleri, kütüphaneleri ve tarihi alanları birbirine bağlıyor. Nehir kıyısına tasarlanan lineer park su boyunca ilerleyerek şehir içinde özgün bir kamusal alternatif oluşturuyor. Proje alanında bulunan eski oyun parkının bir kısmı inşa edilen binanın terasları ile kapatılmış. Böylece bu alan akşamları açık bir sinemaya dönüştürülebiliyor.
BLOX, benzer geometrik formların üst üste getirilmesiyle oluşturulan bir kütle. Zemin kattaki mekanlar farklı geometrik birimlerin içinde çözülmüş çünkü bu kot tamamen kamusal kullanıma ayrılmış durumda ve farklı kamusal alanları birbirine bağlıyor. Ofisler ve apartman hacimleri ise ayrı birimlerde çözülmüş. Yapının renkli dokusu, kıyıdaki suyun üzerine yansıyarak kıyı boyunca canlı bir atmosfer yaratıyor.
Danimarka Mimarlık Merkezi projenin merkezinde yer alıyor ve çalışma alanları, ofisler, konutlar ve otopark gibi işlevsel mekanlar ile çevrelenmiş durumda. Merkez için tasarlanan alan dikey mekanlar serisi olarak kurgulanmış. Bu dikey hacmin en üstünde ise şehrin manzarasına hakim bir kafe bulunuyor.
OMA’nın BLOX’u tasarlarken en önem verdikleri prensiplerden bir tanesi sürdürülebilirlik. Proje yalnızca az enerji ve kaynak harcayan bir tasarım değil, yapı aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir sürdürülebilirlik kültürü üretiyor. Danimarka’nın düşük enerji kullanımı sınırlamaları sayesinde yapı, pek çok ülkedeki tesislere kıyasla çok daha az enerji harcıyor. Tasarım ve inşaat süreci, binanın kütlesel organizasyonu ve cephesiyle bir bütün olarak karbondioksit salınımını ve karbon kullanımını azaltmak üzere düşünülmüş. Buna ek olarak yapı yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyor.
Tasarımda dikkat edilen bir başka nokta ise ses yalıtımı. Yapının yanından geçen yolun ve şehrin gürültüsünden etkilenmemesi için bu yöne bakan cephelerde ses yalıtımına oldukça önem verilmiş. Ofis mekanları tamamen cam ile kaplanarak iç mekanların doğal olarak aydınlanması sağlanmış. Bunlara ek olarak binaya ısı enerjisi kazanımı sağlayan bir sistem entegre edilmiş. Böylece binanın klima sistemleri deniz suyunu ve elektrik enerjisini kullanarak ısıtma-soğutma yapıyor.
NO COMMENT