1969’da ilaç firması Burroughs Wellcome, Kuzey Carolina’nın Durham kentinde yeni şirket merkezini ve araştırma tesisini tasarlamak için Paul Rudolph’u görevlendirmiş. Yale’ın Mimarlık dekanı olarak 6 yıl görev yapmış ve yine Yale bünyesindeki, bu yapıya kadar mimarın en tanınan işi olan, Rudolph Hall (Yale Mimarlık Fakültesi Binası) gibi önemli yapılara imza atmış olan Paul Rudolph, brüt beton kullanımı ve kompleks plan tipleriyle ünlenmiş bir modernist mimar.
Modüler bir kompleks olan Burroughs Wellcome Genel Merkezi, Rudolph’un imzası haline gelmiş özgün tarzıyla, fütüristik geometriler ve formların birbiri içinde erimesiyle oluşmuş. 1982’de ise Burroughs Wellcome, ofis alanını genişletmek ve tesisin 500 çalışanına yemek odası sağlamak için 120.000 metrekarelik bir ek bina tasarlaması için Rudolph’u yeniden görevlendirdi. Binanın modüler büyüme yönündeki eğilimine göre, ek bina da 1986 yılında tamamlanmış. Burroughs Wellcome’in gelmesiyle, hem büyük işletme faaliyetlerinin merkezi olarak Araştırma Üçgen Parkı’nın büyümesinde hem de Durham İlçesi’nin bir zamanlar kırsal olan köşesinin gelişiminde bir dönüm noktası olmuş.
Rudolph’un mimarlık konusundaki başlıca endişeleri, mekan psikolojisi ve binalardaki doğal ışık oyununu içeriyordu. Her ikisinde de Frank Lloyd Wright ve Le Corbusier’in çalışmalarından etkilendi. Bir mimar, Rudolph için, etkin hatta bazen güzel bir şekilde inşa etmekle ilgilenen birinin aksine; anlamlı bir şekilde inşa etmekle ilgilenen biriydi. Kariyeri boyunca Rudolph, binaların farklı alan türleri ile donatılması gerektiğinden bahsetti: sessiz, kapalı, yalıtılmış alan; canlı ve keskin, hareketli alan; asfaltlanmış, geniş, görkemli, hatta ilham veren alan; gizemli alan; zıt karakterin yan yana yerleştirilişini tanımlayan, ayıran ve birleştiren geçiş alanı. Burroughs Wellcome Genel Merkezi, bu felsefenin mükemmel bir düzenlemesi olarak karşımıza çıkıyor.
Rudolph bu projede çoklu formlar ile de ilgilenmiş. Ritmik bir biçimde bir araya getirilmiş olan benzer formlar, temel birimin ve laboratuvarların boyutlara göre düzenlenmiş olan sıradanlığını ortadan kaldırmış. Bu formlarla yapının fuaye alanında üç boyutlu cepheler ve dramatik aydınlatma, kullanıcılar için dışarıya doğrudan bir görüntü sağlayan pencerelerin içe doğru meyilli bantları en etkili haliyle gözler önüne serilmiş.
Rudolph’un benzer birimlerin ve modüllerin çoğalmasıyla oluşturduğu bir başka yapısı olan Burroughs Wellcome, üçgen A tipi çerçevenin etrafına inşa edilen, 300 metrekarelik bir yapı. Yapı, üzerine inşa edildiği eğimli sırtın bir devamı olacak şekilde tasarlanmış. Ana kütleden çıkan modüler altıgen bölümler neredeyse organik görünen, simetri ve düzenden uzak bir karaktere sahip. Rudolph’un özgün tasarım anlayışının en görünür olduğu kısım, ofislerin de etrafında kurgulandığı, binanın odak noktası olan katedral benzeri üç katlı fuaye.
Burroughs Wellcome kompleksi, Douglas Trumbull’un 1983’lü bilim kurgu filmi olan Beyin Fırtınası’nda, Christopher Walken’in binanın içinde bisikletini taşıdığı görüldüğü bir sahnede yer almış. Modernizm için önemli bir örnek ve Rudolp için simge yapılardan biri olarak anılabilecek Burroughs Wellcome Genel Merkezi, günümüzde kısmen kullanımda olmasına rağmen, modernist titizliğin ve organik çoğalmanın karışımı olmaya ve yapılı çevremizin ne kadar canlandırıcı olabileceğine dair düşünmeye ilham veren modernist güzellikte, ütopik bir alan yaratmaya devam ediyor.
“Bu kompleks, Kuzey Carolina’nın yeşil tepelerinde yukarı ve aşağı tırmanıyor ve mimari olarak alanın bir uzantısı gibi davranıyor. A tipi çerçeve en yüksek hacmin alt katlarda yer almasına ve yine de binanın en yüksek kısmındaki daha küçük mekanik sisteme bağlanmasına izin verir. İç mekanın köşegen hareketi, muhteşem fırsatlar yaratır. Büyüme ve değişim beklentisi, konseptte gizli.” Paul Rudolph.
Burroughs-Wellcome, Glaxo ve biyoteknoloji şirketi United Therapeutics (UT) ile 2012 yılında birleştiğinde, bina el değiştirmiş. O zamandan beri, şirket tarafından, binanın bazı kısımları yıkılıp düzenlenirken bazı tarihi açıdan daha önemli bulunan kısımlar ise rehabilite edilmiş. Rudolph’un modern mimarinin mirası sayılabilecek olan yapısının bu şekilde değerlendirilmesi şirketin planlarından memnun olmayan mimari eleştirmenler ve savunucular tarafından oldukça eleştirilmiş.
NO COMMENT