LOT-EK tarafından tasarlanan Drivelines Stüdyoları, sürdürülebilir ve düşük bütçeli konut projelerine yeni bir bakış açısı kazandıran bir tasarım. Yapı, Güney Afrika’nın en büyük şehri olan Johannesburg’un Maboneng bölgesinde yer alıyor. Proje, Güney Afrika’da gerçekleşen ırk ayrımı (apartheid) sonrası yeni jenerasyonun şehir merkezini yeni kentsel yaşam modelleri üreterek yenileme sürecinin bir parçası.
Drivelines Stüdyoları üçgen bir arazi üzerine yerleştirilmiş iki konut bloğundan oluşuyor. İki dikdörtgensel hacim, dar bir açıyla birbirlerine değiyor ve aralarında açık bir iç avlu oluşturuyor. Bu sayede yapı, sokak kotundan bakıldığında devasa bir billboard izlenimi veriyor. Bu etkiyi güçlendirmek için blokların sokağa bakan cepheleri tamamen düz ve keskin bırakılmış. Avluya bakan iç cephelere ise yapının sirkülasyonunu sağlayan merdivenler, asansörler ve farklı kotları birbirine bağlayan köprüler yerleştirilmiş.
Modüler bir yapısı olan Drivelines Stüdyoları toplam 140 geri dönüştürülmüş konteynerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Yapıda kullanılacak yeşil ve mavi konteynerler renklerine göre seçilmiş ve bir daha boyanmamışlar. Konteynerlerin üzerindeki, yüzeyin köşesinden merkezine kadar uzanan geniş diyagonal açıklıklar her bir birimin içine ışık almasını sağlayan birer pencere işlevi görüyor. Bu açıklıkların cephede düzenli bir örüntü şeklinde tekrar ettirilmesi yapıya özgün bir karakter kazandırıyor.
Yapının zemin katı farklı fonksiyonları bir arada bulunduruyor. Albertina Sisulu caddesine bakan cephede zemin katlar dükkan olarak kullanılırken, yapının arka kısmına doğru konut birimleri olarak kullanılıyor. Ayrıca zemin katta kompleksin sakinlerinin kullanımına ayrılmış özel bir avlu ve bir havuz da bulunuyor. 6 katlı yapının diğer katlarının tamamını farklı boyutlardaki konut birimleri oluşturuyor. Büyüklükleri 28 metre kare ile 58 metre kare arasında değişen birimlerin her biri açık plan şemasına sahip ve her bir birimin yapının iç avlusu ile bir bağlantısı var.
Drivelines Stüdyoları, mimari olarak çok özgün ve yenilikçi bir tasarıma sahip olmayabilir. Ancak yapı, sosyal niteliği ve içinde bulunduğu coğrafi ve tarihi konjonktür göz önüne alındığında oldukça proaktif bir tasarım. Proje, bulunduğu bölgenin yeni bir kimlik kazanmasını sağlayacak öncül etkenlerden biri.
NO COMMENT