Experimentarium, aslen bir fabrika binasıymış. Tuborg bira fakrikasının şişeleme birimi olarak hizmet veriyormuş yapı. 1900’lü yılların başında açılan asıl yapı, daha sonra kendi alan yetersizliği nedeniyle 1932 yılında genişletilmiş.1980 yılında birkaç yıl boyunca atıl kaldıktan sonra Erik Møller ve ekibi tarafından yapının yenilenmesiyle bir bilim merkezi açılmış: Danimarka Bilim Merkezi (Danish Science Centre). Şimdi gördüğümüz Experimentarium, CEBRA tarafından 2001’de uluslararası bir yarışmanın kazanılması sonucu bilim merkezinin yenilenmesiyle ortaya çıkmış. 2017 yılının başlarında biten proje, yılın her günü kullanılabilecek bir kamusal alan yaratıp bilim merkezi fonksiyonunu koruyor.
‘’Yeni yapıda tasarım hedefi Experimentarium’un mimari söyleminde radikal bir değişiklik. Yapının önceki içedönüklüğünü, şu an daha dışadönük, merak uyandırıcı, çekici bir atraksiyon haline getirmek.’’ diyor CEBRA’nın kurucu ortağı Kolja Nielsen. ‘’Merak, Experimentarium’u ortaya çıkaran ana eleman. Tasarımımızla çocuklar ve genç beyinlerde bir ışık yakmak, onlar için dünyayı keşfetmeye iten bir ilham kaynağı olmak istiyoruz. Şimdi bu merak, yeni ve esnek bir çerçeveye sahip. Sergi alanlarımız iki katına çıkmış durumda, yeni planlanan çatı terası da Experimentarium’u yıl boyunca çekici bir nokta olmasını sağlayarak güçlendiriyor.’’ diye ekliyor Experimentarium yönetici müdürü Kim Gladstone Herlev.
Bilim merkezinin farklı fonksiyonları küçük dikdörtgen kutular halinde kurgulanmış. Bu kutular şehre karşı tamamen şeffaf hale getirilmiş dışa bakan geniş cam cepheleriyle. Experimentarium’un tabanın yükselen bu kütleler içerideki mekanı dışarı, şehre bağlıyor bu bağlamda.
Dikdörtgen kutular perfore alüminyum panellerle kaplanmış. Bu modern dille yakalanmak istenen Experimentarium’un orijinali korunmuş olan tuğle taban kısmıyla bir kontrast oluşturması. Böylelikle, yeniyle eskinin buluşması vurgulanmış. Genel karakteriyle yeni Experimentarium, geçmiş ile geleceği ve bilim ile mühendisliği birleştiren bir yapı olma arzusunda.
Experimentarium bilim merkezinin en çok dikkat çeken yerlerinden biri de ofis tarafından Helix (sarmal) merdiveni olarak adlandırılmış merdiven. Experimentarium ziyaretçilerine ilginç bir sirkülasyon alanı deneyimi sunuyor. Yapıya girişte parlak bakır kaplı merdiven, ziyaretçileri üst kotlara yönlendiriyor. Dikkat çeken, özgün yapısıyla da merak uyandırıyor üst kotlar ve fonksiyonları hakkında Experimentarium’un. Helix merdiveni, yapıya gerçekleştirilen en etkileyici dokunuş olmuş.
’’Merdiven, kotlar arasında bir birliktelik oluştururken mekanın tümünde sürekli bir akış sağlıyor. Aynı zamanda, yapının bilimi odak olarak aldığını da ispatlar nitelikte. DTU Nanotech (Danimarka Teknik Üniversitesi’nde nanoteknoloji araştırma enstitüsü)’te profesör Jakob Bohr ile yapılan bir atölye çalışması sonucu merdivenleri, DNA’nın sarmal strüktürünü soyut bir şekilde çalışma konusunda ilham almış olduk. Helix merdiveni için fikir bu şekilde doğmuş oldu.’’ diyor Kolja Nielsen Experimentarium’un merdiveni için. CEBRA ekibi tarafından da vurgulandığı gibi bu etkileyici merdiven, DNA sarmalından esinlenilerek tasarlanmış. Helix içeride yüzen, asılı merdiven etkisiyle aslında 10 metre uzunluğunda 160 ton çelik ve 10 ton bakır ile oluşturulmuş bir merdiven.
Ekleme olarak yapıda eskisine göre arttırılmış sergi alanları, bahar aylarında çeşitli aktiviteleri barındırabilecek olan bir çatı terası, ziyaretçilerle göz teması sağlanmış modern personel alanları, geniş bir kafe, bir piknik alanı, toplantı merkezi, eğitim tesisleri ve atölye alanları bulunuyor.
Working on Stairs #2 : CEBRA’s Spiral Staircase – Tuğçe Terzi
1 Kasım
[…] https://www.arkitektuel.com/experimentarium/ […]