Fjordenhus (Fiyort Evi), Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson’un ilk binası. Danimarka’nın Vejle Fiyordu’nda suda yüzen bir kaleyi andıran binanın tasarımını Eliasson, mimar ortağı Sebastian Behman ile gerçekleştirmiş. Kirk Kapital isimli şirketin ofis binası olarak kullanılacak olan Fjordenhus, sanatçının özel tasarım mobilya ve aydınlatmalarıyla donatılan ofisi kamusal bir zeminle kurgulamış.
Eliasson’un tasarımı, Vejle kentinin liman bölgesinde sudan yükselen bir kütle. Kentin kara parçasına bir köprü ve liman kısmına da zemin altında bir pasajla bağlanıyor. Yaya köprüsü yapının ziyaretçilerini yapının kamusal alanı olan zemin katına bağlıyor. Bu alan, tüm limana manzaraları olan ve Eliasson tarafından alana özel olarak tasarlanmış eserlerle donatılmış olan kısım. İki kat yüksekliğindeki kamusal alanın üzerinde 3 katlı bir ofis binası yaratılmış.
Fjordenhus’un özgün formu, Vejle Fiyort’unun eşsiz doğasına bir çeşit referans olarak tasarlanmış. Eliasson: “Müşteri bizden sahip oldukları uzun temelli şirkete yakışır bir çalışma ortamı tasarlamamızı istedi. Bunun üzerine yapıda bizler için önemli olan, şirketin görüşüyle de örtüşen, kaliteler doğa, ışık, hava, mevsim ve Vejle Fiyort’unun kendisini yansıtmak oldu.” diyor Dezeen isimli mimarlık ve tasarım dergisi ile olan röportajında.
“Biz tasarımımıza başlarken müşteriye yapıyı suyun içinde inşa edip gelip geçici, organik bir dile sahip bir dile sahip olup olamayacağını sorduk. Suyla bütünleşik ve organik bir kütle başlangıç noktası olabilirdi. Müşteriyle konuşup yapının karadan suya atlamasına ikna etmeye çalıştık…”
“…Tek demeleri gereken ‘Hadi kara parçasından kurtulup suya, endüstriyel limanın içine atlayalım ve ışığı, rüzgarı, su kalitesini ve Vejle’yi tanımlayan atmosferini yansıtan, öven bir yapı yaratalım’ demekti.” diye devam ediyor Eliasson.
Fjordenhus aslında çok daha geniş ölçekli bir geliştirme projesinin parçası. Vejle limanını konu alan materplan doldurma alanları, konut alanları, yeni peyzaj alanları ve geniş bir meydanı barındırıyor. Birçok şehirde de olduğu gibi Vejle limanını canlandırmak için girişimler yapılmış yıllar içerisinde. Hepsinin ortak noktası şehir merkezine yoğunlaşan ilgiyi biraz limana kaydırabilmek ve liman bölgesinin canldırmasını sağlamakmış. Kirk Kapital isimli şirkietin katkılarıyla ilerleyen masterplana Eliasson’un alan katkısı da bir ofis binası olmuş.
Fjordenhus’un kurguladığı kamusal alanın, masterplan çerçevesinde tasarlanan meydanın devamı olması planlanmış. Şehrin merkezinden fiyorda uzanan bir promenad olarak tasarlanan rotanın son noktası yapının zemin katı. Bune ek olarak ekipten beklenen, yapının şehre yeni bir nokta kazandırmasıymış. Eliasson ve ekibi de tasarım süreçlerini limanın ve tüm kentin yeni bir simgesi haline gelebilmesi amacıyla sürdürmüş. Yapının özgün ve dikkat çeken formunun sebeplerinden biri de bu.
Fjordenhus’un geometrik şekli, birbiryle kesişen 4 çember ile oluşturulmuş. Daha sonra yükseltilen ve silindirleştirilen bu kütlelerin hepsi, oyulmuş. Oyuklar kütlelerin bir ucunda dairesel diğer uçunda ise eliptik bir kıvrım yaratıyor. 4 oyuklu silindir yer yer cam kaplı açıklıklara sahip. Açıklılar da kütleden kemer şeklinde yapılan boşaltmalar.
Yapı, beton strüktüre etrafında kurgulanmış. İç ve dış duvarları ise betonun üzerinde tuğla kaplanmış. Eliasson yapının iç ve dış kaplaması içn 15 farklı tonda tuğla seçmiş. Bunların için normal tuğla tonları, mavi, yeşil ve gümüş kaplı tuğlalar da mevcut.
Her bir dış cephe fakrlı kombinasyonlarda tuğla düzenine sahip. Cephelerdeki tuğlalar cephenin alacağı ışık miktarına göre koordine edilmiş. Örneğin, mavi cam tuğalalar daha çok yapının tabanın yakın; mavi tuğlalar ise en üst noktalarında kullanılmış. İç mekanda ise cephelerin tuğla koordinasyonunu belirleyen odanın kullanım amacı oluyor. Örneğin merdivenlerde yalnızca gri ve gümüş tuğlalar kullanılmış. İç mekanda kulllanılan tuğlaların bazıları delikli: hem yapının havalanmasını, hem iç ses ve sıcaklık kalitesini sağlama amacıyla tercih edilmiş. Yapıda görünür her bir tuğlanın yeri, Eliasson’un taktığı isimle, ‘minik sanatsal kompoziyonlar’ yaratmak amacıyle dijital olarak tek tek belirlenmiş.
Toplantı salonları, yönetim kurulu birimleri, yemek hacimleri ve çatı terası barındıran Fjordenhus’un sandalyeler dışında tüm mobilyaları yine Eliasson tasarımıymış. Sanatçı yapıya, kendisi ve stüdyo için, birçok sanat eseri ve enstelasyon üzerinde kazanılan deneyimi büyük bir ölçeğe aktarımı olarak bakıyor. “Proje bizim bakış, fiziksel hareket, ışık, doğa ve mekan deneyimi üzerine yıllar süren araştırmalarımızı sanat eseri olan ve tamamıyla işleyen bir mimariye dönüştürmemizi sağladı. “ diyor Eliasson.
Ekip gerisinin gelmesini umduğu mimari projeler için 2014 yılında Studio Other Spaces (SOS) isimli bir mimarlık ofisi kurmuş. Fjordenhus, daha önce karşımıza 2007 Serpentine Pavyonu ve Harpa Konser Salonu projeleriyle çıkan Studio Olafur Eliasson’un ilk solo tasarımı. SOS ekibi, Fjordenhus gibi etkileyici mimari projlerini ilerde daha sık görmenin mümkün olacağını belirtiyor.
NO COMMENT