Goddard Kütüphanesi (Goddard Library), Worcester’deki Clark Üniversitesi’nin (Clark University) ana kütüphanesi. Yapı 1969 yılında tamamlandıktan sonra 2009 yılında yeniden düzenlemiş. Yeni Brütalizm akımının örneklerinden olan kütüphanenin orijinal halinin mimarı John M. Johansen. Johansen’in kütüphanesi, tıpkı Paul Rudolph’un tasarımı Rudolph Hall gibi, heykeli, insan ölçeğini ve doğrudan bağlamı reddeden bir akımın örneği.
*John M. Johansen projesini şöyle anlatmış: “Goddard Kütüphanesi, tecrübelerimin ve tasarım konseptlerimin onları hissettiğim halleriyle, doğal ve kaçınılmaz bir dışavurumu. Yerden bir kat yüksekliği kadar koparılmış yapı, kampüsün ana yollarının birleştiği noktada bulunuyor. Yapının merkezi lokasyonu kampüs için oldukça uygun, üniversitenin her bir departmanına hizmet edebilecek bir konuma sahip. Kütüphane, kampüsün akademik zenginliğinin bir göstergesi. Bu nedenle kütüphanenin orta kısmı kapalı ve korunan bir hazine, 3 katlı ‘kitap dolu bir kutu’. Bu kutunun etrafında sürekli bir dış strüktür olarak devam eden ve yapının taşıyıcısından ayrı betonarme ayaklarla desteklenen okuma alanları var. Bu dış strüktür, yapıya gevşek bir biçimde tutturulan, özel çalışma alanına ayrılmış kutular kümesi.
Tasarıma başladığında yapının programı bir büyüme, doğaçlama ve değişim sürecini barındırabilmek adına genişletildi. Aslında yapının tamamı bunları yansıtıyor. Yapıya ait nihai formla karşılaşıldığında, binanın çeşitli bölümlerine montaj veya ekleme sürecinde rastlandığına dair bir his mevcut. Yani yapının formu sürekli olarak evriliyor ve canlı, hiç ölü veya hareketsiz değil. Bu, Sistemler teoremi açısından, bir kurulum: sınır değeri, parçalarının özelliklerinin ve fonksiyonlarının toplamından daha büyük olan bir bütün.
Kütüphanenin kitaplarını barındıran merkezi kutusu, dış çeperdeki elemanların kutuplaşmasını belirleyen doğal bir mıknatıs gibi. Yapının güney tarafı yapının tamamından bağımsız bir açı yakalayarak bu sözde mıknatısın etki alanından çıkıyor ve yapının tamamından ayrılıyor. Yapının farklı şeyleri birleştiren kompleks kurgusundan bağımsız hareket ediyor gibi.
Bu nedenle aslında tüm yapı çözümlenmemiş, kararsız bir algı yaratıyor. Yapının programına sonradan eklenen, tek bir dev ayak üzerinde duran fakülte salonunun yapı için karar verilen mimari şemaya saygsızca dahil oluşu da yapının ziyaretçisinde bıraktığı bu hissini kuvvetlendirir nitelikte.
Goddard Kütüphanesi, benim ilk Johansen’in ilk modern binam. Yani bilim, felsefe ve sanat hakkındaki çağdaş düşüncelerle ilişkilendirilebilecek ilk yapım. Daha önce yaptığım çalışmaları bununla karşılaştırırken onları Rönesans binaları olarak görüyorum. Bu kütüphaneyi kasten ‘tasarlamadım’. Yapıyı gelişimine yardımcı oldum ve yön gösterdim. Bu yapıyı tasarladığım sıralarda arkadaşım Louis Kahn’la -meşhur Salk Enstitüsü’nün mimarı- “varoluş isteği” fikrimi paylaştım. Bina, güzel bir sanat eseri veya bir şey olma anlamında, mimari olmaya doğrudan çaba göstermez. Goddard Kütüphanesi, yapının ve kendimin kütüphanenin temel doğasını bulma girişimini temsil ediyor. Bitmiş bir bina olarak, sadece bir iş yapıyor; fonksiyonunu gerçekleştiriyor.”
Yapıyı yaşayan bir organizma olarak tasarlayan Johansen kütüphanesinin bir araya geliş şeklini, bir kayanın üstüne kendi isteğiyle yapışan kabuklu deniz hayvanlarının oluşturduğu kompozisyona benzetiyor. Burada kütüphaneyi oluşturan istek, Johansen’e göre egoist bir mimarın değil; kolektif bir organizmanın. Yapının rastgelelik hissi veren görünüşleri ve yalnızca programa cevap vermesi önemsenmiş olan karmaşık düzeni de bu düşüncenin bir sonucu. Mimar, Goddard Kütüphanesi’ni büyüme veya küçülmeye elverişli, hataya toleransı rastgeleliği nedeniyle oldukça yüksek bir canlı olarak değerlendiriyor.
Johansen, Goddard Kütüphesi’nden bir bina olarak bahsetmiyor. Yapı onun için daha çok bir elektronik cihazda olduğu gibi; bir armatüre takılan bileşenlerin montajı. Bu nedenle mimar yapısının geçen mekanik çağın değil; elektronik çağın bir binası olarak görüyor. “Bu kütüphane bir otomasyon cihazı değil -geleceğin kütüphanelerinin olabileceği gibi. Yine de görünüşü, bileşenleri yapısal bir şasiye asılmış ve açıkta bırakılmış olan bir Xerox fotokopi makinesinin arka yüzü gibi.” John M. Johansen.
Goddard Kütüphanesi daha eklemlenmiş bir tasarıma yöneliyor. Kütüphane masif taşıyıcı çerçevenin ve yapının diğer elemanlarının arasındaki farka odaklanan bir tasarıma sahip. Mimarın bu yaklaşımının sebebi yapıya daha sökülebilir veya değişebilir bir hava katmak. Johansen mimarlıkta böyle bir tutum üzerine çalışmalar yapmış ve buna ‘birleşim karşıtı mimarlık’ (anti-compositional architecture) adını vermiş. Bu mimari tutumun örneklerinden biri de Goddard Kütüphanesi.
NO COMMENT