Frank Gehry ile özdeşleşmiş dekonstrüktivist mimarinin öncü tasarımlarından bir tanesi olan Guggenheim Bilbao Müzesi, modern mimarinin en önemli tasarımlarından biri olarak görülmektedir. Guggenheim Vakfı tarafından dünya çapında açılan müzelerden bir tanesi olan Guggenheim Bilbao Müzesi, içeriğinin yanı sıra özgün mimarisi ile de dikkat çekmektedir.
Frank Gehry ve ofisinin en önemli özelliklerinden bir tanesi, teknolojinin tüm imkanlarını mimari tasarımlarına yansıtma yetkinlikleridir. Gehry Technologies adında, kendi bünyesine ait bir teknolojik araştırma şirketi de bulunan Frank Gehry Mimarlık Ofisi, CAD platformlarının sunduğu her türlü imkanı kullanarak, hayal edilenin ötesinde tasarımları gerçeğe çevirmeyi başarmıştır. Guggenheim Bilbao Müzesi de, bu tasarımlardan bir tanesidir.
Titanyum, cam ve kireçtaşı kullanılarak üretilen eğimli yüzeyler, yapının mimari kimliğini oluşturmaktadır. Kavisli titanium yüzeyler bilgisayar ortamında tasarlanarak hayata geçirilmiştir. Bu yüzeyler CATIA adı verilen bir 3 boyutlu tasarım programı kullanılarak, matematiksel hesaplar doğrultusunda üretilmiştir.
Üretilen bu kavisli titanium yüzeyler, yarattığı estetik algı ile birlikte, aynı zamanda içeri giren ışığı ve hava akımını kontrol etmek açısından da önemli bir rol oynamaktadır. Müzenin içerisinde bulunan galeri alanlarının ışık ve havalandırma açısından kontrol edilmesi, bu mimari manifesto ile sağlanmıştır.
Yapının anıtsal mimarisinin yanı sıra, Frank Gehry müzenin çevresi ve şehir ölçeği ile kurduğu etkileşimin de güçlü olmasına önem göstermiştir. Nervion Nehri’nin yakasına kurulmuş olan Guggenheim Müzesi, yarattığı kamusal alanlar ile kent dokusu ile bir ilişki kurmayı başarmıştır. Toplam 32,500 metrekarelik bir alan üzerine kurulu müze, nehrin kıyısındaki insan trafiğini yönlendirerek ve insanları yapının yarattığı kamusal alanlara çekerek kent ile kurduğu ilişkiyi sağlamlaştırmıştır.
Binayı oluşturan duvarlar ve yapının içerisindeki döşeme ve çatı plaklar yük taşıyıcı özelliktedirler. Duvarlar ve döşemeleri oluşturan üçgenlerden oluşan gridal sistem, bu elemanların yük taşıyıcı özelliğe sahip olmasını sağlamıştır. Bu özellik de yapının dekonstrüktivist mimarinin özelliklerini daha vurucu bir şekilde taşımasına olanak sağlamıştır.
Guggenheim Bilbao Müzesi, bünyesinde toplam 11,000 metrekare büyüklüğünde, toplam 19 galeriden oluşan bir sergi alanı bulundurmaktadır. Bu galerilerden 10 tanesi klasik ortogonal (dik açılı) plan şemasına sahip olup, 9 tanesi ise yapının eğimli titanyum bölümlerinin altında bulunmaktadır.
Walt Disney Konser Salonu / Frank Gehry - Arkitektuel
23 Eylül
[…] Gehry ilk olarak Walt Disney Konser Salonu’nun cephesini taş ile kaplamayı düşünse de, Guggenheim Bilbao Müzesi’nin tamamlanmasının ardından daha şekil verilebilir bir malzeme olan oluklu metal panelleri […]
Dekonstrüktivizm 101: Bernard Tschumi | Pafta Magazine
1 Mayıs
[…] https://www.arkitektuel.com/guggenheim-bilbao-muzesi/ […]
Mimari & Tasavvuf – 12 – bulutumsuseyler
13 Aralık
[…] https://www.arkitektuel.com/guggenheim-bilbao-muzesi/ […]
WALT DISNEY CONCERT HALL | Şinasi Yüksel
3 Nisan
[…] Gehry ilk olarak Walt Disney Konser Salonu’nun cephesini taş ile kaplamayı düşünse de, Guggenheim Bilbao Müzesi’nin tamamlanmasının ardından daha şekil verilebilir bir malzeme olan oluklu metal panelleri […]