Yale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin (Yale School of Architecture) kullandığı Rudolph Hall, 1963 yılında üniversitenin mimarlık bölüm başkanlığını yapan Paul Rudolph tarafından tasarlanmış. İnşa edildiği 1963 yılında Yale Art and Architecture Building (Yale Sanat ve Mimarlık Binası) adı verilen yapı New Haven’da bulunan gotik Yale kampüsünün en dikkat çeken binaları arasında.
Brutalist mimarisi ile ön plana çıkan Rudolph Hall, inşa edildiği dönemde büyük bir yankı uyandırmış. Rudolph’un en önemli tasarımlarının başında gösterilen yapı, birbiriyle kesişen taraklı betonla kaplı hacimlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Hem dikey hem de yatay hacimler ile eşsiz bir kompozisyon yaratan Rudolph’un tasarımı aynı zamanda bir mimari manifesto. Yapı, Rudolph’un 1950‘lerin sonlarında modern mimarinin yaşadığı çıkmaza getirdiği bir çözüm olarak nitelendiriliyor.
Rudolph Hall, brutalist yapısını her noktasında ziyaretçilerine yaşatan bir sanat eseri. İkisi yer altında bulunan 9 kattan oluşan yapının içinde toplam 37 farklı kotta mekan var. Kotların tamamı merkezde bulunan atriuma bakıyor. Bu merkezi atrium tavan pencereleri ile aydınlatılıyor ve dar beton köprüler karşı kotları birbirine bağlıyor. Yapının içinde betonun yarattığı mekansal etki en dramatik şekilde hissedilebiliyor ve yapı kullanıcılarına beklenmedik vistalar sunuyor. Yapının tüm beton elemanları ahşap kalıplar kullanılarak yerinde dökülmüş.
1969 yılında bir kundaklama saldırısı sonucunda çıkan yangın binaya oldukça hasar vermiş. Bu yangının ardından Rudolph Hall 1970 yılından 2000‘lerin ortasına kadar bir dizi yenileme çalışması geçirmiş. Bu çalışmaların hiçbiri Rudolph’un orijinal tasarımını korumayı başaramamış ve yapı 2000’li yıllara gelindiğinde eski işlevselliğini kaybetmiş.
2006 yılında, Yale Üniversitesi, Gwathmey Siegel & Associates Architects’i yapının restorasyonu için görevlendirmiş. Paul Rudolph’un öğrencisi olan Charles Gwathmey’in kurucusu olduğu firma, 126 milyon dolarlık bütçe ile yapıyı Rudolph’un orijinal tasarımına göre restore etmiş ve Rudolph Hall’un yanına sanat fakültesinin kullanması amacıyla yeni bir bina tasarlamış.
Yapılan restorasyonda yangın sonrasında eklenen asma katlar yıkılıp cam kısımlar tek cidarlı olarak değiştirilerek yapı Rudolph’un tasarladığı haline döndürülmüş. Binanın beton işçiliği tamamıyla yenilenmiş. Yapının döşemeleri parlak turuncu halılar ile kaplanarak Rudolph’un kurduğu turuncu ve gri renk kompozisyonu yeniden canlandırılmış.
Gwathmey Siegel & Associates Architects, Rudolph Hall’un restorasyonunun yanı sıra, yapının hemen yanındaki alana Jeffrey H. Loria Centre binasını tasarlamış. Rudolph Hall’a kuzeydoğu cephesinden dokunan bu bina, mimarlık bölümünün kullanması için fazladan ofis alanları ve sınıflara sahip. İki büyük amfi, bir kafe ve büyük bir kütüphaneyi de bünyesinde bulunduran Jeffrey H. Loria Centre, aynı zamanda Rudolph Hall’un tüm mekanik ihtiyaçlarını karşılıyor.
Rudolph Hall’un hemen karşısında, 1953 yılında Louis Kahn tarafından tasarlanan Yale Üniversitesi Sanat Galerisi (Yale University Art Gallery) bulunuyor. Aynı üniversitenin öğrencileri tarafından kullanılan iki yapı mimari tavır olarak birbirlerine karşı çıkıyor. Rudolph’un tasarımı, Kahn’ın üslubunu şekillendiren fonksiyonelizm akımından uzaklaşan bir kimliğe sahip.
NO COMMENT