1964 yılında tamamlanmış olan St. Mary Katedrali modern mimarlıkta önemli bir yere sahip. Tarzı, yapımı ve genel kalitesiyle zamansız olmayı başarmış olan katedral, Tokyo’da bulunuyor. 20. yüzyılın mimarisi olduğunu yapım teknolojisi ve materyalleriyle yansıtsa da St. Mary Katedrali, şimdi de bu haliyle yapılsa mimarisiyle aynı seviyede kaliteli sayılabilecek bir karaktere sahip. Bu da binayı ölümsüzleştiren bir öge. Kenzo Tange’nin savaş zamanı harap olmuş eski ahşap gotik Tokyo Katedrali yerine yeni bir katedral tasarlamasıyla ortaya çıkmış proje. Ahşap strüktürün yerine betonu tercih eden yapı, konsept olarak basit fakat form itibariyle oldukça kompleks bir yapıya sahip. Verilen formda amaç, katedralin bir kuş ve kanatlarının hafifliğini vurgulaması.
Katedral 8 duvardan oluşuyor. Bu duvarlar hem tüm yapıyı taşıyor hem de bina boyunca çatıyı oluşturuyor; yapıyı sarıyor ve dışarıyla arada yalnızca dikey açıklıklar bırakıyor. Hiperbolik bir şekilde kıvrılıp gökyüzü ile yapı arasına gergin bir yüzey koyan duvarlar, zeminde binanın oturduğu bir paralelkenar oluşturuyor ve çatıda bir haç yaratıyor. Farklı yüksekliklerde son bulan bu sürekli duvarlar, dışardan bakıldığında asimetrik ve dinamik bir şekil veriyor St. Mary Katedrali’ne.
Beton duvarların dışta paslanmaz çelik elemanlarla kaplanmış olduğunu görüyoruz; yapıya parlak bir yüzey sağlıyor. Kaplama tek renk kullanılmış olmasına rağmen kıvrımları ve U profilleri ile yapının dinamikliğine dinamiklik katıyor. Yapıdaki bir başka dikkat çekici özellik zemin katındaki taş blokların metal kanat kısımlarıyla olan kontrastı -duvar hareketleri ve karakteriyle kendi içinde çeşitlilik yaratıyor yapı. Sonucunda bina Tokyo’nun yoğun şehir hayatında dikkati üzerine çeken bir tasarım haline geliyor.
Kilisenin içine girerken, kullanıcıyı daha alçak tavanlı taş blokta giriş alanı karşılıyor. Buradan ana kısma bağlanılıyor. İç mekanda ışık kurgusu oldukça güçlü. Kıvrımlı duvarlara yansıyan ve günün her saatinde değişen ışık, iç mekan atmosferini etkili kılıyor. Yüzeylere gelen direkt veya kıvrımlı yüzeylerde dağılıp yansıyan güneş ışığı bükülen kilise yüzeylerini vurguluyor ve kilise ziyaretçilerinin ilgisini kıvrımlı beton duvarlara yöneltiyor.
St. Mary Katedrali, ışığı içeri duvarlarında bulunan 4 dikey açıklıktan ve çatı bulunan haç şeklindeki yarıktan alıyor. Bu nedenle içeride biraz karanlık bir atmosfer bekliyor ziyeretçileri. Kilise yapısı olarak sembolist yaklaşımına destek vermesi ve karanlık ile aydınlatılmış arasındaki kontrastı vurgulaması amaçlı böyle bir yaklaşım gerçekleştirilmiş.
Kilisenin aynı zamanda bu kompozisyonu takip eden bir çan kulesi var. St. Mary Katedrali’ni oluşturan 4 diket çizgi tek bir çizgi olup gökyüzüne doğru uzuyor ve bir çan kulesini oluşturuyor. Kilisenin bir uzvu olması amaçlı tasarlanmış olan kule, karakter olarak kilise girişine vurgu yapıyor. 2004 yılında geçiridği restorasyon sonrası kiliseye eklenmiş bu kısım.
Kenzo Tange’nin en önemli projelerinden biri olarak değelendirilen St. Mary Katedrali, Tokyo’daki en ilginç mimari örneklerden biri aynı zamanda. Yapı, batıya özgü karakteri, doğulu kültür ve duyarlılık ile birleştiriyor; bunu yaparken de tasarımdaki kompleks yaklaşımı parlak bir mimari ile çözüyor. Bu nedenle oldukça dikkat çekici olmayı başarmış.
NO COMMENT