İskoçya’nın kuzeyindeki Dundee şehrinin kıyısında bir müze olan V&A Dundee, Kengo Kuma and Associates ekibi tarafından tasarlanmış. Geçtiğimiz aylarda tamamlanan proje, Dundee’nin kıyı bölgesindeki müze için 2012 yılında bir tasarım yarışması açılmasıyla ortaya çıkmış. V&A Dundee, İskoçya’nın ilk tasarım müzesi.
V&A Dundee’nin alanı şehirdeki Tay Nehri’ne bakıyor. Nehre bakan alanda müze, doğa ile uyumu sağlamayı tasarımın odak noktası haline getirmiş. Aynı zamanda yaratılan yapay falezle Kuma, İskoçya’nın doğasının bir parçası olan etkileyici uçurumları yansıtıyor. Ülkeye ve şehre göndermeleriyle V&A Dundee, İskoçya’da yeni bir kültürel merkez. Yapıda, V&A koleksiyonundan eserler, çağdaş İskoç eserleri ve ürün tasarımları sergilenecek.
Kengo Kuma, tasarımına yapının şehir için yeni bir ‘oturma odası’ yaratması fikriyle başlamış. Bunun üzerine Dundee’nin kıyı bölgesini yenileme için yapılan projeler kapsamında bir proje olarak başlamış. “Projenin yeri oldukça özgün, su ve kara arasında. Biz bu özgünlüğü bir çeşit falez yaratarak göstermeye çalıştık, su ve karanın arasında olan. Bu düşünce aslında doğal ile yapay arasındaki diyaloğun dışavurumuydu.” Kengo Kuma.
“Cephelerin eğimli olması ziyaretçi için yapıya oldukça farklı bir deneyim katıyor. Eğer çok dikey olsaydı, insanları reddeden bir karaktere sahip olabilirdi. Fakat V&A Dundee’de amaç insanları Dundee’nın kıyısına çekebilmek” Kengo Kuma.
Kuma’ya göre yapı, yalnızca güzel bir obje olmaktan çok daha büyük kaygılara sahip: “V&A Dundee, bağımsız bir bina değil; topluluğu değiştirebilecek. kentsel tasarımın önemli ve büyük bir parçası.”
Yapı, açılı bir kütle ve bu kütlelerin yatay beton çizgilerle kaplanmasıyla şekillenmiş. Böylece V&A Dundee’nin, sivri köşeleriyle suyun üzerinde bir geminin burnu gibi algılanması amaçlanmış. Alışıldık müze yapılarından oldukça farklı bir çizgiye sahip olan bir proje V&A Dundee. Bir beton kutu olan fakat yalnızca bir beton kutu olmaktan çok uzak olan proje için 20. yüzyıl müzelerinden ayrışan bir dile sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Yapının kütlesinin Kengo Kuma ve ekibi tarafından rüzgarla ve dalgalarla aşınmış bir obje etkisini yaratması istenmiş. Bu nedenle de proje aslında yepyeni bir seviyede mühendislik ve teknoloji gerektiriyor.
Kuma, bu kütleyi sağlayabilmek amacıyla, Arup adında bir şirket ve mühendisleriyle çalışmış. Mühendisler, kütlenin değişik formlarını araştırmak amacıyla bir 3D model üretimi yapmışlar; kütlenin doğa le bir bütün, organik olmasını sağlamak amacıyla.
“Doğal, organik kaliteyi özgün cephe ve özgün kütle ile yakalamaya çalıştık” Kengo Kuma. Açılı yükselen beton duvarları kaplayan yine beton yatay elemanlar, bütün bir strüktürü sarıyor. Bu cephe elemanlarının her biri rastgele ve yıllardır rüzgar ve yağış ile ufalanmış gibi bir etki yaratmak üzere tek tek modellenmiş. Bunun da ancak yeni bri teknoloji ve yükek mühendislik teknikleriyle mümkün olabileceğini ortaya koyuyor Kengo Kuma. Müzenin son şekli, en yüksek kotta birleşen burulan iki hacim ve bu birleşme yerinin altında oluşturduğu, aşınma yoluyla oluşmuş etkisi olan, bir mağara geçit.
V&A Dundee’yi oluşturan eğimli cepheli iki kütle arasındaki delik, yapının merkezi. Geçit, dundee’nin önemli bir caddesini (Union Street) ve Tay Nehri’ni birbirine bağlıyor. Böyle bir özelliğin müzede düşünülmesinin sebebi doğayı ve toplumu bütünleyen 21. yüzyıl tipi bir kültürel tesis yaratmak. Bu fikrin, doğadan tamamen koparılmış 20. yüzyıl müzelerinin yerini tamamen değiştirebileceği fikriyle yol çıkılmış.
Ziyaretçiler müzeye yüksek tavanlı bir ana salondan giriyor. Burada kafe, oturma alanları ve fuaye alanı mevcut. Fuaye, yerel bir ahşap malzemeyle kaplanmış bir boşluk. Burası herkesi içerideki etkinlikler için toplayacak bir olacağı için, oturma odası konforunda tasarlanmış.
İlk katta ise galeri alanları mevcut. Ziyaretçiler buraya banklarla sarılmış bir merdivenle ulaşılıyor. Oturma alanları ziyaretçilerin oturup okuyabileceği bir yer olabilmesi için kitaplıklarla sarılmış.
“Mekanların geometrisi insanların rahat edebilmesi için oldukça cömert ve enformel. Elimizden geldiğince çok doğal materyal kullanarak bunu sağlamaya çalıştık.” Kengo Kuma. İçerisi duvarları kaplayan meşe paneller, açık renk ahşap döşeme kaplaması ve buna karşıt fossilerle kirli görüntüye sahip Carlow, İrlanda kireçtaşı ile kurgulanmış. Müzenin bazı yüzeyleri için de inci gibi kaplanmış midye ile beyaz beton karıştırılarak bir kaplama oluşturulmuş.
“İskoçya ve Japonya, iki kültür için de doğa oldukça önemli. İki kültür de doğadan birçok şey öğreniyor.” Kengo Kuma. Yapının çevresi ve kentle olan bağlantılarını tekrar düşünerek Kuma, müzenin Dundee’liler için bir tür ilişkilerini güçlendirecek bir mekan yaratmasını umuyor.
NO COMMENT