Ville Radieuse bir diğer adıyla Radiant City, uygulanmamış olsa da Le Corbusier’nin en önemli şehircilik projelerinden bir tanesi. Le Corbusier, daha önce üzerine çalıştığı Ville Contemporaine ve Plan Voisin projelerindeki başarısızlığı üzerine, yeni bir vizyon ile Villa Radieuse’yü tasarladı. Proje ilk olarak 1924 yılında ortaya çıktı, 1933 yılında ise Le Corbusier’nin aynı isimli kitabında yer aldı.
Le Corbusier, mimarlık hayatı boyunca şehirleri daha yaşanabilir, işleyen ve güzel yerler haline getirmeye çalışmış ve pek çok proje ile ideal şehir dokusunu üretmeye çalışmış. Ebenezer Howard ve Frank Lloyd Wright gibi büyük isimlerin şehir planlarından da etkilenen Le Corbusier, ütopik plancılığa kendi yorumunu getiriyor. Mevcut kentleri çağın koşullarına uydurmaya çalışıyor ve doğa, kent, insan uyumuna dikkat çekerek yeni şehirler tasarlamayı hedefliyor. Bu bağlamda pek çok şehircilik projesi deneyen Le Corbusier’nin en önemli projelerinden biri Ville Radieuse. Le Corbusier’nin özellikle Ebenezer Howard’ın The Garden City (Bahçe Kent Modeli) projesinden esinlendiği söylenebilir.
Ville Radieuse, Türkçe’ye Işıldayan Şehir olarak çevrilebilir. İşlevsel bir ulaşım ağı, geniş yeşil alanlar ve bolca güneş ışığı alan yaşam alanları öneren proje hem yeni bir yaşam standardı hem de yeni ve daha iyi bir toplum öneriyor. Buna ek olarak, Ville Radieuse, aynı John Locke’un tabula rasa (boş levha)* önermesinde olduğu gibi bir hiçliğin içinden ortaya çıkmış. Projenin inşa edilmesi için belirlenen alanda yıkılmış vernaküler Avrupa şehirlerinin kalıntılarından başka hiçbir şey yok.
*Tabula Rasa: “John Locke, insan zihnini, ilk doğduğu anda boş levha, başka bir söylemle “tabula rasa” olduğunu söyler. Tabula Rasa görüşü Locke’u, her şeyin doğuştan belli olduğunu savunan kaderci filozoflardan ayırır. Locke, dünyayla ilgili fikir edindiğimiz ampirik bir teori ortaya atmıştır. İnsan zihninin, tecrübelerin üzerine geliştiğini söyler. Locke’a göre, doğuştan gelen bir bilgi yoktur, insan tüm bilgiyi duygu ve deneyimleri ile kazanır.”
“Günümüzde şehirler geometrik bir düzen ile tasarlanmadıkları için ölüyor. Gerçek bir geometrik düzenin sonucu tekrardır. Tekrarın sonucu ise standarttır. İşte bu kusursuz formu oluşturur.” Katı ve totaliter bir yapıya sahip olan yeni kent projesi tamamen simetrik, düzenli ve standartlaştırılmış. Prefabrike ve birbirinin aynısı yüksek yapılar Le Corbusier’nin şehrinin temelini oluşturuyor. Kartezyen bir grid sisteme eşit aralıklarla yerleştirilmiş yüksek konut yapıları geniş bir yeşil alanın üzerine oturuyor. Bu sistem sayesinde şehir büyük bir yaşayan makineye dönüşüyor.
Işıldayan Şehrin en önemli özelliklerinden bir tanesi de şehrin belirli bölgelere ayrılması (zoning). Kentin içindeki farklı fonksiyonlar arasında çok keskin bir ayrım var; ticari, konut ve eğlence alanları birbirinden tamamen ayrılmış durumda. Şehrin ticaret merkezi kentin göbeğinde, en merkezi bölgesinde yer alıyor ve burada 200 metre yüksekliğe varan yekpare, heybetli gökdelenler var. Bu devasa yapılar 800 çalışanın görev yapabileceği iş merkezleri. Şehrin ana ulaşım noktası da yine bu merkez. Şehrin geri kalan kısımlarına giden ulaşım hatları bu bölgeden dağılıyor. Bu hatlardan en önemlisi, daha dış bölgelerde yer alan konut bölgelerine yayılan geniş metro ağı.
Konut bölgeleri, merkezin dışında yer alıyor ve Unites adı verilen prefabrike apartman binalarından oluşuyor. Dikey bir köy olarak işleyen her bir apartman 50 metre yüksekliğe sahip ve 2,700 kişiyi barındırıyor. Apartmanların giriş katında yemek ve çamaşır hizmetleri veren mekanlar bulunurken, çatı katında ise kreş ve yüzme havuzu tasarlanmış. İki Unite’in arasında yeşil bir park var.
Le Corbusier, Villa Radieuse’de ortaya çıkardığı fikirleri, Paris, Antwerp, Moskova gibi Avrupa şehirleri ve Fas ve Cezayir gibi Kuzey Afrika ülkeleri için geliştirdiği önerilerde kullanmış. 1949 yılında Hindistan’ın Punjab şehrinde, geliştirdiği katı bölgelendirme sistemini ve geometrik plan düzenini uygulama fırsatı bulmuş. Le Corbusier’nin Ville Radieuse’de kurduğu katı düzen, gelecekte inşa edilen pek çok kentin ilham kaynağı olmuş.
Bu kentlerin başında Brezilya’nın başkenti Brasilia geliyor. Ville Radieuse’nin önerdiği tabula rasa felsefesinden yola çıkarak bomboş bir arazi üzerinde yükselen Brasilia Lucia Costa ve Oscar Niemeyer tarafından tasarlanmış. Brezilya’nın yetiştirdiği en ünlü mimarların başında gelen ikili tasarladıkları kent planında kusursuz bir geometrik düzen, birbirinin aynısı konut üniteleri ve keskin bir fonksiyonel ayrım tercih etmiş. Tamamını Brezilya hükümetinin finanse ettiği kentte Le Corbusier’nin ilkelerini kullanarak toplumsal eşitlik ve adalet olguları sağlanmaya çalışılmış.
Ville Radieuse her ne kadar uygulanmamış bir proje olsa da, Le Corbusier yarattığı kentten filizlenen fikirleri başka projelerinde uygulamış. Marsilya’da bulunan bir toplu konut projesi olan Unite d’Habitation bunların en önemli örneklerinden.
Ütopik mimari ve ütopya şehirler günümüzde bile oldukça tartışılıyor. Ütopyaların varlığı ve öznelliği gibi olgular ütopya şehirlerin inşa edilmesini imkansız kılıyor. Ville Radieuse de ütopya şehirlere yapılan eleştirilere fazlasıyla maruz kalmış bir proje. Her ne kadar sağlıklı yaşam, trafik, ses, kamusal alan ve ulaşım gibi çok önemli noktalara kafa yormuş olsa da, Le Corbusier’nin atladığı pek çok nokta var. Evlerin bir örnekliği, yaşamın standartlaştırılması gibi pek çok öneri insan hayatıyla uymadığı için eleştirilmiş.
Le Corbusier’den etkilenen şehirler de bu eleştirilere maruz kalıyor. Brasilia örneği bunlardan en belirgin olanı. Brasilia’da kurulan kent düzeni, kentte yaşayanlar için yeterince kamusal alan bulunmaması ve şehrin dışına itilen konut alanlarının birer suç ve sefalet mahaline dönüşmesi savları üzerinden sıkça eleştirilmiş ve projenin pek çok kısmı ya yeniden tasarlanmış ya da yıkılmış.
Individual Comment – Beril Ozmen
6 Kasım
[…] (https://www.arkitektuel.com/ville-radieuse/) […]